İşçiler Yazıyor...
Bıçak kemiğe dayandı.
Yaşam koşulları günden güne yoksul emekçi yığınları daha da karanlığa sürüklemekte.
Hızla artan fiyatlar, geçinmeyi bir kenara bırakalım sağlıkli bir beslenmeye dahi yetmeyen ücretlerimizin her yıl rekor üstüne rekor kıran enflasyonlarla birlikte eriyip gitmesini çaresiz bir şekilde izliyoruz.
Okuma çağındaki yuzbınlerce çocuğumuzun gelir adaletsizliğine bağlı eğitim de fırsat eşitsizliğinin birer mağduru olarak büyümelerini içimiz kahrolarak sineye çekiyoruz.
Maden ocaklarında, fabrikalarda, tezgahlarda kötü çalışma şartları yüzünden her gün yaşanan iş kazalarında onlarca emekçi arkadaşımız hastalanıyor, yaralanıyor, sakatlanıyor, hayatını yitiriyor
Köylerde, toprağını ağalara, tefecilere, büyük tüccarlara kaptıran çiftçilerimizin köylülerimizin sayısı çıg gibi buyuyor
Toprağını halâ yitirmeyenler zar
zor yetiştirdikleri ürünlerini yok pahasına tüccarlara, tefecilere satmak
zorunda kalıyorlar, faiz baskısı altında her yıl daha da yoksullaşıyorlar
Tüm bu acı tablonun ana etmenlerinden biri olan çürümüş sendikalar ise bu durumdan bırakın utanmayı adeta gurur duymaktadır.
Şu haliyle sendika varmış gibi davranarak bu acı tablonun tersine dönmesini beklemek hayalperestlikten öteye geçemez.
Kendisini işçi sınıfının bir parçası hisseden her bir emekçinin şapkasını önüne alıp düşünmesi ve sorumluluk alması gerekiyor.
İşçiler, yeni örgütlenme yollarını muhakkak zorlaması bir çıkış yolu inşa etmenin zaruriyetini tüm iliklerinde hissetmelidir.
Bu adımları atan her öncü işçiye omuz vermeli destek vermeli ve ayağa kalkmalı biat itaat kültürü yerine soran sorgulayan itiraz eden bir kültürü yeşertmeye yaşatmaya çalışmalı.
Biliyoruz ki, birleşen işçiler kazanır.